Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) Sözleşmeleri bir teşebbüsün elde etmek istediği yüksek teknolojiye ulaşabilmesi için başka bir teşebbüs, üniversite veya devlete ait birimler ile hizmet satımı veya bir başka formda işbirliğine girerek, yeni teknolojik ürünlerin veya hizmetlerin ortaya çıkarılması veya mevcut bir teknolojinin geliştirilmesi suretiyle teknoloji transferini teşvik eden anlaşmalar olarak tanımlanabilir.
Ar-Ge Sözleşmeleri’nin amacı temel olarak; ticari sırrın (know-how) veya şirketlerin sahip olduğu diğer iş bilgilerinin ve imkanlarının aktarımı sureti ile ile mevcut veya yeni teknolojik ürün/hizmetin üretilmesi veya geliştirilmesi ve bu süreçte oluşabilecek mali riskin paylaşılmasıdır. Ar-Ge Sözleşmeleri ile taraflar arasında birbirini tamamlayan teknik bilgilerin transferi neticesinde sanayideki mevcut teknolojik ürün veya hizmet kalitesi iyileştirilmekte, yeni buluşlar gerçekleştirilmekte ve sanayide verimlilik derecesi artırılarak uluslar arası pazarda rekabet edilebilmesi amaçlanmaktadır.
Ar-Ge Sözleşmeleri’nde taraflar genellikle araştırmayı yapan üniversite teknoloji transfer ofisleri (genellikle Teknoloji Transfer Ofisleri ‘TTO’), Ar-Ge merkezleri veya devlete ait Ar-Ge birimleri ile araştırmayı yaptıran işletme/teşebbüs olmaktadır. Bu şekilde kurulan sözleşmeler, TTO’lar veya Ar-Ge merkezlerinden, bir şirketin yeni bir ürün/hizmet ortaya çıkarılması veya var olan ürün/hizmetin geliştirilmesi için hizmet almasına yönelik şekillendirilmektedir.. Bu amaçla kurulan sözleşme kurgularında, bir tarafta araştırma yapmakla yükümlü olan taraf, diğer tarafta ise araştırmayı talep eden taraf vardır. Bununla birlikte elbette, iki farklı işletmenin Ar-Ge birimlerinin bir araya gelip teknik bilgilerini birleştirmek suretiyle Ar-Ge alanında bu amaçla bir sözleşme yapmaları veya yeni bir Ar-Ge merkezi oluşturmaları ve bu kapsamda Ar-Ge çalışmalarını yürütmeleri de mümkündür. Bu tip Ar-Ge Sözleşmeleri’nde ise her iki taraf da yeni ürün/hizmetin geliştirilmesinde kendi ticari bilgilerini ortaya koyarak ortak bir araştırma yapmakla yükümlü olacaktır.
Ar-Ge Sözleşmeleri’nin kapsamında genel olarak; sözleşmenin tarafları, sözleşmenin ve Ar-Ge çalışmalarının konusunu teşkil eden projenin ne olduğu, projenin kapsamı ve süreci, fikri ve sınai hakların yönetim koşulları, projede görev alacak personelin ve katkılarının neler olacağı, tesis ve donanıma ilişkin hususlar ve genel hükümleri düzenlenmelidir.. Bu hükümlerin yanı sıra, Ar-Ge Sözleşmeleri’nde var olan diğer önemli hükümler ise bilgi güvenliği hükümleri ile tarafların mevcut fikri mülkiyet haklarının yanı sıra proje sürecinde veya neticesinde elde edilen veya geliştirilen ürünlerin/hizmetlerin fikri mülkiyet haklarını düzenleyen hükümlere ilişkin olmalıdır.
Ar-Ge Sözleşmeleri’nde ‘Bilgi Güvenliği Hükümleri’, genel kabul görmüş anlamda bir gizlilik sözleşmesinden çok daha kapsamlı şekilde değerlendirilmeli, proje kapsamında yürütülen araştırma ve geliştirme çalışmalarında elde edilen iş bilgilerinin ticari sır niteliği de dikkate alınarak, proje bilgisi, mevcut bilgi ve artık bilgi kapsamlarında ayrı ayrı düzenlenmelidir. Söz konusu Ar-Ge Sözleşmesi, bir şirket ile TTO çerçevesinde akademik danışman arasında, projenin geliştirilmesine yönelik danışmanlık hizmeti sözleşmesi şeklinde yapılmışsa; buradaki bilginin güvenliğine ilişkin yükümlülüğün, akademik danışmanın firmaya ait her türlü bilgi, veri ve dokümanın gizliliğini sağlaması, sözleşmenin konusu olan işle ilgili bilgileri ifşa etmemesi ve saklı tutmasına ilişkin düzenlemeleri de kapsar şekilde ele alınmalıdır.
Bilgi güvenliği yükümlülüğü, Ar-Ge Sözleşmesi sürecin bir bütünü ele alınarak çeşitli fazlarda ortaya çıkabilecek her türlü bilgi ve veri paylaşımı düşünülerek tüm kapsamları ile ele alınması gereken önemli bir süreçtir. Ar-Ge Sözleşmesi bütününde sözleşmenin sona ermesinden sonra dahi, sözleşme konusu iş bilgilerinin ve ticari sırların kullanılması ve paylaşılması çeşitli yükümlülüklere tabi olmalı bu sebeple bu tür hususlara ilişkin yaklaşımın Ar-Ge Sözleşmesi’ndeki bir hüküm şeklinde düzenlenmesinden ziyade ayrı bir sözleşme şeklinde ele alınması çok daha isabetli olacaktır.
Ar-Ge Sözleşmeleri’ndeki önemli hükümlerden bir diğeri ise, proje kapsamındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarının neticesinde elde edilen veya geliştirilen ürün/hizmetin ‘Fikri ve Sınai Mülkiyet Haklarının Tahsisine ve Korunmasına İlişkin Hükümler’dir. Ar-Ge Sözleşmeleri kapsamında üzerinde çalışılan ürünlerin/hizmetlere ilişkin bu neviden her türlü hak teknolojik olgunluk seviyeleri ve proje tanımı ve kapsamındaki süreç ve çıktılar ile birlikte değerlendirilmelidir.
Ar-Ge Sözleşmeleri’nde sınai ve fikri mülkiyet haklarına ilişkin hükümler ülkemizde kısıtlı şekilde ve fakat genelleyici hükümler ile marka, coğrafi işaret, endüstriyel tasarım veya söz konusu araştırma geliştirme çalışması sırasında elde edilecek ticari sırlara ilişkin hususlara temas etmekle birlikte genellikle, nihai buluşun patent hakkını düzenlemek amacı ile getirilmektedir. Patent hakkının belirlenmesinde şüphesiz ki Ar-Ge Sözleşmeleri önemli rol almaktadır. Şöyle ki, TTO ile şirket arasında bir teknolojik ürünün/hizmetin ortaya çıkarılması (buluş) veya mevcut teknolojinin geliştirilmesi amacıyla bir Ar-Ge hizmet alım satım sözleşmesi formunda bir Ar-Ge Sözleşmesinin tesis edildiği durumlarda ortak bir buluşun hak sahipliği konusu sözleşmesel gereklilikler kapsamında öncesinde tanımlanmaktadır fakat sınai ve fikri mülkiyet hakları yalnızca bu kapsam ile sınırlı tutulmamalı buluş için Ar-Ge hizmet tedariki yapan ilgili tarafın buluş üzerindeki hak sahipliği de mevzuata uygun olmak şartıyla sözleşmeler ile sınırlandırılabilir bir yapıda şekillendirilmelidir.
Ar-Ge Sözleşmesi, iki teşebbüsün ticari bilgilerini birlikte ortaya koymak ve ellerindeki teknolojiyi belirli oranlarda ve şartlarda karşılıklı veya tek taraflı transfer etmek suretiyle, teknolojik bir buluşa yönelik oluşturulmuşsa, bu tip Ar-Ge Sözleşmesi’nde her iki taraf da araştırma ve geliştirme aşamasında yer alacak ve elde edilen buluş üzerinde ortak bir hak talep edebileceklerdir. Söz konusu Ar-Ge Sözleşmeleri’ndeki buluş, ortak buluş olarak değerlendirilecek ve Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (SMK) 112. maddesine göre, taraflar arasında farklı bir anlaşma söz konusu olmadıkça, patent hakkı ortak olacak ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’ndaki ‘paylı mülkiyete’ ilişkin hükümlere göre hak üzerindeki ortaklık belirlenecektir. Hiç şüphesiz ki mevzuatımız aksi durumların sözleşme ile belirlenmesi konusunda taraflara sözleşme serbestisi tanındığını da hüküm altına almıştır.
Görüldüğü üzere ülkemizde sıklıkla kullanılan ‘Ar-Ge Sözleşmeleri’ ifadesi bir çok modelleme ve amaca yönelik olarak aslında temel hukuki ilişkide tarafların farklı amaçlarına yönelik farklı konu ve kapsamdaki sözleşme yükümlülükleri içermesi gerekirken uygulamada iş akışının ve tarafların ediminin bu kapsamda değerlendirilmemesinden kaynaklı ortaya çıkan sözleşmelerin sözleşmenin süreci neticesinde tarafların sınai veya fikri mülkiyet haklarına ilişkin kısıtlayıcı sonuçlar doğurduğu tecrübe edilmektedir. Bu nedenle bu konudaki sözleşmelerin kurgusunun oluşturulmadan önce tarafların karşılıklı olarak niyet mektuplarında tüm ayrıntıları ile birlikte talep ve yükümlülüklerinin ana çerçevesini belirleyerek harekete etmeleri tavsiye edilmektedir. Bunun gibi, genel uygulamada ‘gizlilik’ olarak düzenleme kapsamına ele alınana hususların da ‘bilgi güvenliği’ kapsamında içerik ve süreçsel koruma yöntemleri ile hak sahipliği ilişkili şekilde ele alınması taraflar bakımından uygulamadaki hedeflenen çalışmaların doğru şekilde sözleşmelere yansıtılması bakımından önemli fayda sağlayacaktır.
Yazarlar: Şafak Herdem – Suzan Tekin