Trump Towers, Ofis Kule:2 Kat:18, No:12, Sisli, Istanbul, Turkey

Publication

Publication

ABD-AB Serbest Ticaret Bölgesi ve Olası Hukuki İhtilaflar

ABD ile AB arasında uzun bir müddettir müzkereleri devam etmekte olan serbest ticaret anlaşması imzalandığı takdirde, dünya ekonomisinin alacağı şekil açısından önemli bir değişiklik meydana gelecek. Bir araya geldiklerinde, dünya çapında gerçekleşen üretimin %37'lik bir bölümünü meydana getiren bu iki ekonomik blok, serbest ticaret anlaşması vasıtasıyla trans-Atlantik ticaretinin önündeki gümrük vergisi, gümrük vergisi dışı ve yasal engelleri kaldırarak ikili ticaretin artmasını sağlamaya yönelmektedirler. Ancak serbest ticaret bölgesinin kurulmasından istenen verimin alınabilmesi için öncelikle, iki farklı yargı alanının tabi olduğu ve ardında bir birinden oldukça farklı bir düşünce barındıran hukuki sistem ve içtihatlar bütününün bir birleriyle uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir.

Olası Hukuki İhtilaflar

ABD ile AB arasında imzalanması olası bir serbest ticaret anlaşmasının ortaya çıkartabileceği en büyük zorluklardan bir tanesi, iki ekonomik bloğun zaman içerisinde oluşturmuş oldukları, bir çok farklı sektörü düzenleyen yasaların birbirleriyle uyumlu hale getirilmesi ihtiyacıdır. Oluşturulması on yıllara yayılmış olan ve üye devletler arasında son derece çetin müzakerelere konu olan AB yasal düzenlemelerinin, bir serbest ticaret anlaşması kapsamında bir kenara bırakılarak ABD hukuku ile harmonize edilmesinin zorluğu dikkat çekmektedir. Örneğin AB Ortak Tarım Politikası kapsamında AB'nin kendi içerisindeki ortak pazarı Fransa'nın tarım ürünlerine açması, bunun karşılığında ise Alman sanayi ürünlerinin ortak pazarda hiç bir sorunla karşılaşmadan serbestçe satılabilmesi uzlaşması üzerine kurulu, son derece hassas yasal düzenleme Amerikan hukuku ile hangi şekilde uyumlu hale getirilecektir?

Bu soruna ek olarak, geçmiş dönemde meydana gelmiş olan ve "ticaret savaşları" diye isimlendirilmiş olan AB ile Amerika arasındaki ticari içerikli hukuksal uzlaşmazlıklar hangi şekilde çözüme kavuşturulacaktır. Özellikle AB'nin çevrenin korunması ve AB vatandaşlarının kimlik bilgileri, özlük hakları gibi haklarının korunması için uygulamakta olduğu yüksek standartlar ABD'nin, bu gibi konulara AB'ye oranla çok daha az önem vermesi ve bu gibi konularda AB ile kıyaslandığında çok daha az talepkar yasalar ön görmesi, iki ekonomik bloğun hukuki harmonizasyonunu güçleştiren sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Özellikle genetiği değiştirilmiş gıdalar, kimyasal ürünler, kümes hayvanları patojenlerinin azaltılması ve havacılık sektöründe emisyon oranlarında sıkı sıkıya uygulanan AB düzenlemelerinin, bu alanlardaki hassasiyetleri benzer seviyelerde olmayan ABD ile hangi şekilde uyumlu hale getirileceği sorusu önemini korumaktadır. Genetiği değiştirilmiş gıdalar iki tarafın genel bakış açılarındaki farkı ortaya koymak açısından faydalı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Daha önce Dünya Ticaret Örgütü bağlamında da ABD ile AB arasında hukuki bir anlaşmazlığa yol açmış olan konuya ABD ve AB son derece farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. AB genetiği değiştirilmiş gıdaları önleyici bir ilke ile ele alıp, ürünler reyonlardaki yerini almadan önce ciddi bir test ve kontrol mekanizmasına maruz bırakırken, ABD bu gıdaların diğer gıdalardan farklı olmadıklarını savunan içerik bakımından eş değerlilik ilkesini uygulayarak, bu gıdaları her hangi bir ön kontrol ve teste tabi kılmıyor. AB'deki genel kaygı, bu durumun ABD ile serbest ticaret anlaşması imzalanması kaygısı yüzünden, AB'nin çevre, sağlık ve özlük hakları gibi konularda belirlemiş olduğu standartlardan geri adım atması ve ABD ile ortak bir uzlaşı noktası araması.

Olası bir serbest ticaret anlaşmasında unutulmaması gereken bir nokta da, AB Adalet Divanı'nın bu gibi serbest ticaret anlaşmalarının AB'nin içerisinde geçerli olduğu alanların son derece sınırlı olduğunu belirtmesi ve AB muktesebatına öncelik verme eğiliminde olmasıdır. Örneğin geçmişte bazı özel şirketlerin, Dünya Ticaret Örgütü hukukuna dayanarak AB'den tazminat talepleri geri çevrilmiş ve bu örgütün hukukunun AB'nin aldığı kararları etkilemesinin önüne geçilmiştir. Dolayısıyla ABD ile AB arasında imzalanabilecek olan bir serbest ticaret anlaşmasında Adalet Divanı'nın yüreklendirici bir rol oynamayabileceği de hesaba katılmalıdır.

Sonuç

 

ABD ile AB arasında imzalanması muhtemel serbest ticaret anlaşması iki ekonomik bloğun, bir çok farklı alanı düzenleyen hukukunun birbirleriyle uyumlu hale getirilmesini gerektiriyor. Ancak özellikle AB tarafında, müzakereleri son derece zorlu süreçler içermiş ve uzun yıllara yayılmış olan yasal kurallar bütünün ABD hukuki düzenlemeleriyle kıyaslandığında son derece talepkar olduğu aşikar. Neoliberal ekonomik politikaların ağırlıkta olduğu ve ticaretin önüne set çekebileceği düşünülen yasal düzenlemelere karşı çıkılan ABD açısından bakıldığında, ekonomisini, ticaretin diğer alanlara verebileceği zararları sınırlama üzerine kurmuş olan AB'nin yasal düzenlemeleri, kolaylıkla kabul edilebilecek hukuki düzenlemeler olarak görünmemekte. ABD'de gerek siyaset, gerekse ekonomi alanında ciddi bir tartışma konusu olmaya devam eden piyasaların yasal düzenlemelere tabi kılınıp kılınmaması meselesi, AB'nin kendi içerisinde kurmuş olduğu ortak pazar ve hali hazırda ciddi bir hacime ulaşmış olan Müktesebatının da ortaya koyduğu gibi, önemli bir siyasi ve ekonomik mesele olmaktan çıkmış durumda. Dolayısıyla ABD ile AB arasında gerçekleşebilecek bir serbest ticaret anlaşmasının olası hukuki sonuçlarını değerlendirirken, bu gibi muhtemel uyuşmazlıkları da göz önünde bulundurmanın büyük faydası olacaktır.

Kustepe Mahallesi, Mecidiyekoy Yolu Caddesi, Trump Towers, Ofis Kule:2 Kat:18, No:12, Sisli Mecidiyekoy, Istanbul, Turkey

Subscribe Our Newsletter

© 2025 HERDEM | All Rights Reserved. Powered by Stingreys

HERDEM

360