Trump Towers, Ofis Kule:2 Kat:18, No:12, Sisli, Istanbul, Turkey

Publication

Publication

Savunma Sanayi ve Ulusal Güvenlik Uyuşmazlık Çözümünde Üçüncü Taraf Finansmanı

Son zamanlarda sıklıkla gündeme gelen bir kurum olan, kimi ülkelerde mevzuat ile düzenleme bulan, başta tahkim yargılamaları olmak üzere uyuşmazlık çözümlerinde üçüncü taraf finansmanı, yüksek bütçeli dava veya tahkim süreçlerini finanse etmekte zorlanan taraflar açısından avantajlı ve oldukça tercih edilir bir yöntem haline gelmiş olsa da uyuşmazlık konusu taraflardan olmayan üçüncü kişilerin uyuşmazlık konusu unsurun savunma ve teknoloji gibi kritik konulardaki uyuşmazlıklar bakımından yasal sürece ilişkin kapsamlı bilgi sahibi olmasıyla ulusal güvenlik başta olmak üzere ihracat sayılan işlemler bakımından da kritik bilgilerin kendilerine aktarımına yol açabileceği için endişe konusu olmaya başlamıştır. Bu tür yöntemlerin yaygınlaşmasının, mahkemelerin kötü niyetli dış etki teşebbüslerine ve casusluğa karşı kilit bir savunma hattının sac ayağı olduğu görüşünü tersine çevirme kırılganlığına yol açtığı ve yine yabancı aktörlerin kendi etki hedefleri için yasal sistemi kötüye kullanma amacına hizmet edebileceği de getirilen kaygılardandır.

Üçüncü taraf finansmanında dava sürecinin masrafları, kayıp ve zarar iddia eden ve davayı açan taraf tarafından karşılanmamakta, aksine konu özelindeki uyuşmazlıkla doğrudan bağlantısı olmayan üçüncü şahıslar tarafından karşılanmaktadır. Dolayısıyla bu durumun, üçüncü kişi fon sağlayıcılarının yasal süreçte aşırı kontrol sahibi haline gelmesi ve ilgili süreçten hukuki yararı bulunan uyuşmazlık konusu tarafların kendi özerkliklerini kaybetmesinin iz düşümü olabileceği değerlendirilebilir.

Bu değerlendirmelere ek olarak, üçüncü taraf finansmanında üçüncü kişi fon sağlayıcılarının kimler olabileceğine dair herhangi bir düzenleme bulunmamasından dolayı da üçüncü taraf finansmanı, üçüncü kişi fon sağlayıcılarının yabancı devlet ve devlet dışı aktörler tarafından desteklenen, söz konusu aktörlerin ülkelerin stratejik çıkarlarına karşı bilgi alan ve bu kapsamda yasal süreçleri kontrol etmek veya etkilemek amacıyla hareket edebileceği de göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, stratejik kimi davaların, politik veya ticari süreçleri geciktirmek veya sulh imkanlarına tesir etmek gibi başka amaçlar için kullanılması belirginken ulusal güvenlik bakımından risk teşkil edebilecek politik, siyasi, askeri ve teknolojik faaliyetleri desteklemek amacıyla da kullanılabileceği çoğu kez göz ardı edilmektedir. Tüm bu hususlar kapsamında genel olarak üçüncü taraf finansmanını düzenleyen ülkeler bakımından da bu konuda yeterli ve etkin kısıtlayıcı tedbirlerin bulunmadığı gözlemlenmektedir. Bu çerçevede taraflar arasında yapılan gizlilik sözleşmelerinin kapsamının da oldukça sınırlı ve yalnızca üçüncü taraf finansmanın varlığı ve fon sağlayıcıların kimlikleri hakkındaki açıklamalara odaklandığı gözlemlenmektedir. Keza, fon sağlayıcılar özel kuruluşlar olabildiğinden genellikle fon sağlayıcıların kendi yatırımcıları veya müşterilerinin kimlikleri görünmez konumunda veya dolaylı hak sahipliği durumunda olabilmektedir. Tüm bu yönleri ile fon sağlayıcılarının terörist faaliyetler ile ilişkili kişi ve kurumlar veya ulusla güvenliğe tehdit oluşturan yabancı devlet aktörleri veya daha büyük olasılıkla devlet kontrolündeki özel gerçek / tüzelkişiler kanalı ile hareket eden kurum ve kuruluşlar olması olasıdır. Dahası, üçüncü taraf finansmanında şeffaflığa yönelik önerilen birçok girişimin, yalnızca fon sağlayıcılarının dava süreci sonunda mahkeme tarafından hükmedilen tazminatlardan bir pay alma hakkına sahip olduğu durumlarda geçerli olması durumuna yönelik olduğu da görülmektedir. Böyle bir durumda, getirilecek şeffaflık düzenlemelerinin parasal veya stratejik yardım karşılığında finansal karşılık almak istemeyen herhangi bir fon sağlayıcı için geçerli olmayacağını söylemek mümkündür.

Tüm bu çekinceler gözetildiğinde, üçüncü taraf finansmanında şeffaflığı sağlamaya ilişkin somut ilerlemenin, yasal müdahaleyi veya en azından, yasal temsilciler için daha iyi durum tespiti, raporlama veya kayıt tutma gerekliliklerini zorunlu kılan düzenleyici bir yapıyı gerektirebileceği dikkate alınmalıdır. Nitekim, bu konuda diğer ülkelerdeki emsal davalarda denk geldiğimiz üzere Türkiye’de de kritik bilgi ve teknoloji ile savunma sanayi güvenliğini temin etmek amacıyla bu hususlara özgü düzenleme getirilmesi yerinde olacaktır.  

Şafak Herdem, Ezgi Ceren Aydoğmuş

Kustepe Mahallesi, Mecidiyekoy Yolu Caddesi, Trump Towers, Ofis Kule:2 Kat:18, No:12, Sisli Mecidiyekoy, Istanbul, Turkey

Subscribe Our Newsletter

© 2025 HERDEM | All Rights Reserved. Powered by Stingreys

HERDEM

360