Yatırımın altında yatan temel sebeplerden biri, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin sermaye zengini batılı şirketlerden sermaye ithal etme ihtiyacıdır. Burada karşılıklı bir fayda söz konusudur. Zira ev sahibi ülkeye yatırım yapan şirket, yaptığı yatırımın, belki de kendi ülkesine nazaran, daha kolay geri dönüşünü alabilecek, hatta ev sahibi ülkenin sunmuş olduğu teşvik ve vergi indirimlerinden yararlanarak, kendi ülkesinde ödeyeceği vergilerden kurtulacaktır. Ayrıca özellikle az gelişmiş ülkelerdeki ucuz işçi ve yüksek oranda hammadde zenginliği, bu ülkeleri yabancı şirketler bakımından cazip hale getirmektedir. Ev sahibi ülke de yabancı parayı ülkesine çekerek ekonomisinin büyümesini ve istikrarını sağlayacaktır.
Yabancı yatırımcının yatırım yapacağı bir ülkeye bazı pozitif ve negatif etkileri olabilir. Yabancı yatırımcıların bir ülkeye(az gelişmiş veya gelişmekte olan) yatırım yapmasının; ev sahibi ülkedeki ekonomik istikrarın artması, kar ve vergi alım oranlarının yükselmesi, muhtemelen daha gelişmiş bir ülkeden gelen yatırımcının az gelişmiş veya gelişmekte olan ev sahibi ülkeye teknolojisini de beraberinde getirmesi ve bu durumun yerli rakipleri teşvik etmesi gibi önemli ölçüde olumlu etkileri vardır. Bunun yanında, yabancı yatırımcıların ev sahibi ülkedeki belirli bir sektörde yoğunlaşması yerli yatırımcının artık o sektörde yatırım yapmasını imkânsız hale getirmesi ve yabancı yatırımcıların bazı olumsuz hamlelerle ülkede sosyal anlamda huzursuzluğa sebep olması da yabancı yatırımın olumsuz etkileri olarak gösterilebilir.
Yabancı yatırımcı penceresinden baktığımızda ise yapılacak yatırım, ülkenin sosyal yapısı, siyasi ve ekonomik istikrarının bozukluğu yabancı yatırımcının risklerinin de aynı oranda artmasına sebep olduğunu görüyoruz. Örneğin, yatırım yapılacak hedef ülkede siyasi kargaşa, ayaklanma, savaş tehdidi ve millileştirme-kamulaştırma gibi durumlar varsa yatırım yapmayı düşünen yabancı ya yatırımdan vazgeçer ya da risk-kazanç tablosunu ona göre çizer. Bu bağlamda, yabancı yatırımcılar özellikle az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde yapacakları risklere ilişkin bir güvence aramakta ve güvence ihtiyacını büyük oranda ulusal veya uluslararası politik risk sigortalarından gidermektedirler.
Siyasi Risk Kavramı
Siyasi risk kavramı, adından da anlaşılacağı gibi, ticari riskleri içermeyen, yabancı bir yatırımcının yatırım yapacağı hedef ülkedeki hükümet politikaları ile doğrudan bağlantılı olarak o ülkedeki iş yapısının, ikliminin etkilenmesi ile yatırımcı şirketleri kısmen ya da tamamen kazanç kaybetmelerine neden olan veya olması muhtemel olaylardır. Bu riskin yüksek oranda olması halinde, özellikle uzun vadede geri dönüş getirebilecek bir yatırım yapan yatırımcının kar beklentilerinin en aza düşmesi hatta zarara uğraması muhtemeldir.
Siyasi risk kavramını biraz daha özelleştirmek gerekirse, uluslararası anlamda siyasi riskin kabul görmüş birkaç türü olduğunu görürüz. Bunlar, kamulaştırma-el koyma, döviz transferinin kısıtlanması, ev sahibi ülkenin yatırımcı ile yaptığı sözleşmeyi ihlal etmesi veya
tanımaması ve ev sahibi ülkenin belli yatırımcıya karşı sürekli olarak siyasi şiddet uygulaması olarak sınıflandırılabilir.Yukarıda belirtilen bu siyasi riskler aslında sadece az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde karşılaşılan riskler değildir. Günümüzde Almanya, Fransa, ABD gibi gelişmiş ülkelerde de bazı siyasi risklerin ortaya çıktığını ve yatırımcıların kar beklentisinin risk altına girdiğini görmekteyiz. İşte bu ebeplerden dolayı, siyasi risklerin güvence altına alınması sorunu uluslararası anlamda bir sorun haline gelmiş ve ülkeleri bu sorunu çözmeye itmiştir. Bu bağlamda, yıllardan beri yapılan girişimlerin bir sonucu olarak bugün en etkili koruma (garanti) mekanizması olan Dünya Bankası bünyesindeki MIGA(Multilateral Investment Guarantee Agency – Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu) hayata geçirilmiştir.
Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumu (MIGA) Kuruluşu ve Amacı
Günümüzde çok taraflı yatırım sözleşmelerine nazaran iki ülke arasında yapılan ve sadece iki ülkenin talep ve çekincelerini öngören iki taraflı yatırım anlaşmaların çok daha yaygın olduğu söylenebilir. Dünya Bankası(World Bank) ve OECD (The Organization for Economic Co-operation and Development – Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü)gibi uluslararası organizasyonlar yıllardır tüm ülkelerin benimseyeceği ortak bir “çok taraflı yatırım anlaşması” yürürlüğe koymayı amaçlamıştır. Ancak yoğun çabalara rağmen ülkelerin ortak bir paydada buluşamaması sebebiyle bu çalışma her seferinde rafa kaldırılmıştır.
Her ne kadar ülkeler ortak bir “çok taraflı yatırım anlaşması” hususunda birleşememiş olsa da bu durum yatırım sigorta anlayışının gelişip güçlenmesine engel teşkil etmemiş, bilakis bu tür sigortalar birçok ülke tarafından desteklenmiştir. Örneğin ABD, Japonya, Avustralya, Almanya, İtalya, İsveç gibi gelişmiş ülkeler bu konularda yasal düzenlemeler yapmaya yönelmiş ve bu yasal düzenlemeler ile bu ülkeler kendi yatırımcılarını korumaya almışlardır. (Türkiye’nin ise yatırımcısını korumaya yönelik kendi ulusal sigorta programı bulunmamaktadır.). Ancak ulusal kuruluşların sağladığı koruma sınırlı bir koruma olarak kaldığından tam olarak isteneni vermemiş, bu nedenle ülkelerin ve yatırımcıların uluslararası anlamda koruma arayışları devam etmiştir. Bu bağlamda çok taraflı bir yatırım garanti kuruluşunun meydana getirme çabası sonucu, Dünya Bankası bünyesindeki MIGA’i (Multilateral Investment Guarantee Agency – Çok Taraflı Yatırım Garanti Kurumunu) doğurmuştur. MIGA’in amacı, yatırımcılara ev sahibi ülkelerde siyasi risk sigortası sağlamak, ev sahibi ülkenin ekonomisinin gelişmesini desteklemek ve yabancı yatırımcıları yatırıma teşvik etmektir.
MIGA Üyesi Ülkeler. Toplam: 180 Ülke
MIGA gelişmekte olan ülkelerin 1980’lerden sonra karşılaştıkları dış borç sorununu çözmek ve bu ülkelere giden yabancı sermaye yatırımlarındaki yavaşlamaya engel olmak için kurulmuştur. MIGA, üyesi olan ülkelerin gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirdikleri yatırımları yukarıda belirtilen siyasi risklere karşı garantiye almaktadır. Kuruluş, kabul ettiği riskler neticesinde yatırımcı nezdinde bir zarar meydana gelirse bu zararı tazmin etmeyi taahhüt etmektedir. Tazmin ettiği bu zarar için de zararın meydana gelmesinde rolü olan ev sahibi ülkeye rücu etmektedir. Bunun yanında, Kuruluş sigorta şirketlerinden farksız olarak, garanti alınması talep edilen yatırım projesini detaylı bir şekilde gözden geçirmekte, projenin risklerini analiz ederek ev sahibi ülke politikaları ile ne kadar paralel olduğunu incelemektedir.
MIGA, tüzel kişiliği haiz ve finansal olarak Dünya Bankası’ndan bağımsız bir kuruluştur. Bu nedenle, MIGA sözleşmelere taraf olabilir, menkul-gayrimenkul alıp satabilmektedir.
MIGA Garantisinden Yararlanacak Yatırımlar ve Risk Türleri
MIGA garantilerinden yararlanacak olan yatırımların, Kuruluş tarafından belirlenen uygunluk kriterlerini taşıması gerekir. Bu kriterler üye devletlerin üye olabilmek için imzaladığı MIGA Sözleşmesinde belirlenmiştir. Bunlar sermaye yatırımları, sermaye kredileri, doğrudan yatırımlar, bunlar dışında kalan diğer yabancı yatırım türleri ve sermeye yatırımı niteliğinden olmayan yatırım türleri olarak sınıflandırılmıştır.
MIGA garantisi kapsamında olan riskler sadece siyasi risklerdir. Yani kapsanan risklerde kesin surette ticari bir risk olmamalı, risk nitelik itibariyle tamamen politik olmalıdır. MIGA dört siyasi riski garanti altına almaktadır. Ancak ev sahibi ülkedeki devalüasyon ve paranın değer kaybetmesi gibi riskler garanti kapsamına dahil değildir, zira bu riskler ticari nitelikte risklerdir. MIGA Sözleşmesi madde 11’e göre garanti altına alınan siyasi riskler;
- Döviz Transferi Riskleri
- Kamulaştırma ve Kamulaştırma Benzeri Etkiler Doğuran Riskler
- Savaş ve İç Kargaşa Riskleri
- Sözleşme İhlali Riskleri’dir.
Her ne kadar MIGA Sözleşmesi 11.madde, garanti altına alınan riskleri bu şekilde sıralamışsa da garanti kapsamında kalan diğer siyasi riskler de mevcuttur. Terörizm, yatırımcıları hedef alan kaçırılma olayları, siyasi grev, sabotaj vb durumlar garanti kapsamına dâhil edilmektedir.
Türkiye’nin Kurum’daki Yeri ve Durumu
MIGA’in yönetim kurulu Direktörler Kurulu’dur. Direktörler Kurulu (Kurul) Kuruluşun genel faaliyetlerinden sorumlu organıdır. Guvernörler Konseyi(Konsey) ise her üye ülkenin kendi atadığı temsilcisinden veya yokluğunda onu temsil edecek vekilinden oluşmaktadır. Konsey MIGA’nın en yetkili organıdır. Ülkelerin toplam hissedeki hisse miktarlarına göre kurul üyesi ile temsil edilme hakları vardır. Buna göre de hisse miktarı az olan ülkeler bir araya gelerek ancak 1 kurul üyesi ile temsil edilmektedir. MIGA’e 1988 yılında katılmış olan Türkiye’nin MIGA içerisindeki oy gücü % 0.48’dir. Bu nedenle, Belçika, Macaristan, Çek Cumhuriyeti,
Slovak Cumhuriyeti, Slovenya, Lüksemburg, Kosova, Belarus ve Avusturya’nın bulunduğu grup içerisinde yer alır.